2023-10-12

Öğretim Elamanlarımızdan Gökhan Özcan'ın Yazısı





Farzedelim ki eşinizin dostunuzun terkettiği bir mahallede tek kat
bahçeli bir eviniz var, orada tek bir hane olarak kalmışsınız.
Etrafınız sizi sevmeyen, orada istemeyen kötü niyetli, saldırgan,
düşmanca davranan muhteris komşularla çevrili...

Sizi sevmiyorlar, çünkü onlardan değilsiniz. Orada istemiyorlar çünkü
evinizin yerinde gözleri var. Oysa bu ev, bu bahçe size atalarınızdan
miras, bir avuç toprak da olsa, orası sizin yurdunuz... Siz onlardan
sadece varlığınıza saygılı olmalarını istiyorsunuz ama onlar sizden
her şeyinizden vazgeçerek bu mahalleyi terketmenizi istiyor. Ya da bu
toprağın üstünde değil, altında olmanızı...

Yıllar yılı bu kötü niyetli komşuların toplu ya da tek tek tacizine
uğruyorsunuz. Aralıksız olarak... Neredeyse evinizden başınızı
çıkaramayacak kadar üstünüze geliyorlar. Dışarı çıkıp alışveriş
yapamadığınız için çocuklarınız bazı geceler aç yatıyor. Hasta olsalar
ilaç bulamıyorsunuz. Ellerine ne gelirse evinize atıyorlar,
camlarınızı kırıyor, evinize, bahçenize zarar veriyorlar. Attıkları
koca koca taşlar sizi, ailenizi, çocuklarınızı yaralıyor sık sık.
Belki çocuklarınızdan birini, birkaçını da bu saldırılar neticesinde
kaybedip toprağa veriyorsunuz. Sizin acılarınıza gülüp geçiyor,
saldırılarını arttırarak devam ediyorlar.

Onların bu kötülüklerine, bu vahşetlerine karşı bütün şehir sus pus...
Arada onların bu yaptıklarına cılız da olsa ses çıkarmaya
yeltenenlerse, en alttan alan edalarla onlara yüzlerini çevirmeden
önce size parmak sallamayı ihmal etmiyor. Yardımınıza gelen yok,
imdadınızı duyan yok, akrabalarınızdan bazıları arada bir ufak tefek
erzak gönderiyor sadece. Onların da çoğuna el koyuyorlar.

Bu hikaye bu şekilde seksen seneden fazla devam ediyor. Siz insan üstü
bir dirençle, her türlü zulmü, kötülüğü, acıyı sineye çekerek haklı
davanızı savunuyor, evinizi, yurdunuzu terketmiyorsunuz. Evinizin
bulunduğu sokağa yaklaşamayan yakınlarınız, zalim komşularınızın
dikkatini çekmekten çekinip etrafı kollayarak uzaktan yanınızda
olduklarına dair birtakım işaretler yapıyor. Bundan bir memnuniyet
duyuyor olsanız bile bu ürkek destekler dertlerinizi çözmüyor. Aç
açıkta, yoksul ve yoksun, kendi evinizde mahpus, bütün düşmanlarınıza
karşı yapayalnız, uğradığınız düşmanlığa karşı tek kalkanınız sadrınız
olmak üzere her gün değil, her an bir sabır imtihanından, bir
mukavemet tecrübesinden geçiyorsunuz.

Düşmanınız çok şımarık, çok şımartılmış... Çünkü evinizde, yurdunuzda
onların da gözü var, onlar da sizi istemiyor. Size saldıranları bir
öncü vurucu güç gibi görüyor, öne sürüyor. Arkada laf çevirerek
onların yaptıkları zulme kılıf hazırlıyorlar. Utanmaları yok,
insafları yok, insanlıkları yok. Bu vahşi kumpanyanın, bu zulüm
tezgahının seksen senedir aralıksız sürmesinin asıl sebebi, kötülüğün
asıl hamisi bu karanlık zihinli bezirganlar, güç madrabazları...

Bazen artık bıçak kemiğe dayanıyor, isyan ediyorsunuz, öfkenizi
haykırarak bahçenize attıkları taşlardan elinize geçirdiklerinizi
onlara geri atıyorsunuz. Seksen senedir bu kötülük için kalkmayan
parmaklar hemen havaya kalkıyor, size doğru sallanıyor. Büyük bir
yaygara koparılarak bu haklı isyanınızın kabul edilemez, çok kötü
olduğu hep bir ağızdan söylenmeye başlanıyor. Sizi haksız duruma
düşürmek için bin bir türlü yalan ve iftira dillendiriliyor. Yapacak
bir şeyiniz yok; ne kendinizi savunmak için söylediklerinizi duyuracak
gücünüz ne bu haykırışınızı duymaya hazır gerçek, cesaretli, mert
dostlarınız var. Şehrin bazı yerlerinde sizin davanızı savunanlar yok
değil ama namert düşmanlarınız onların seslerini boğmak için de her
türlü imkana sahipler ve bunları büyük bir ihtirasla kullanıyorlar.

Filistinli, Gazzeli canların dünya büyüklüğündeki hikayesinin
minimalist bir çevrimini okudunuz yukarıda. Belki küresel güç itiş
kakışlarının spekülasyonlarından uzaklaşarak, daha insani bir ölçekte
bakınca göremeyenler de görür ümidiyle kurguladım. Bu isyanı
anlamayanlar, anlamak istemeyenler; belki kendilerini seksen sene
böyle bir evde mahpus olarak ve uğradığı bütün kötülüklere karşı
sessiz kalması istenerek yaşamayı biraz düşünüp gözlerinde
canlandırırlar da insafa gelirler. Tabiatıyla içlerinde az da olsa
insaftan, insanlıktan, hakkaniyetten eser kalanları kastediyorum.

 

Gökhan Özcan


12/10/2023 Perşembe